Kaygı bozukluğu, çocukların günlük yaşamlarını olumsuz etkileyen, aşırı ve kontrol edilmesi güç bir endişe durumudur. Çocuklarda bu bozukluk, genellikle gelişimsel olarak normal kabul edilen kaygı seviyelerinden daha şiddetlidir ve çocuğun hem duygusal hem de fiziksel sağlığını etkileyebilir. Çocukluk döneminde görülen kaygı bozuklukları, zamanında müdahale edilmediğinde ergenlik ve yetişkinlik dönemine taşınabilir.
İçindekiler
Çocuklarda Ayrılma Anksiyetesi
Ayrılma kaygısı bozukluğu, çocuğun ebeveynlerinden veya bakım veren kişilerden ayrılma durumunda yoğun endişe yaşadığı bir kaygı türüdür. Özellikle küçük yaş gruplarında normal gelişim sürecinin bir parçası olarak ayrılma kaygısı görülse de, bu durum patolojik hale gelebilir. Aşırı koruyucu ebeveyn tutumları veya travmatik bir olay nedeniyle ortaya çıkabilir. Yalnız kalma veya uyuma konusunda zorluklar çekebilirler ve ebeveynlere sık sık kötü bir şey olacağından endişe edebilirler.
Sosyal Kaygı Bozukluğu
Sosyal kaygı bozukluğu, çocuğun sosyal durumlarda aşırı korku ve çekingenlik yaşadığı bir bozukluktur. Sosyal ortamlarda kendini yargılanmış hissetme korkusu bu durumu tetikleyebilir. Kalabalıkta konuşma veya performans gerektiren durumlarda aşırı korku, yeni insanlarla tanışmaktan çekinme, başarısız olma veya alay edilme korkusuyla sosyal etkinliklere katılmama davranışları ile kendini belli eder.
Çocuklarda Kaygı Bozukluğu Neden Olur?
Çocuklarda kaygı bozukluğu hem aile hem sosyal çevre sebebiyle gelişebilir. Eğer ebeveynde kaygı bozukluğu varsa, çocuğun da bunu yaşaması olağandır. Genel olarak çocuğun utangaç veya mükemmelliyetçi bir kişiliği varsa kaygı tetiklenebilir. Beyindeki kimyasallar veya nörolojik etkenler de çocuklarda bu psikolojik sorunun ortaya çıkmasına yardımcı olabilir. Aile içerisinde şiddet, boşanma, kaza gibi travmatik olaylar kaygı gelişimine yol göstericidir. Maddi zorluk veya ebeveynin çocuğa aşırı korumacı yaklaşımı da bir neden olarak sayılabilir.
Çocuklarda Kaygı Bozukluğunun Belirtileri
Çocuklarda kaygı bozukluğu fiziksel, duygusal ve davranışsal belirtilerle kendini gösterebilir. Bu belirtiler günlük yaşamı etkileyerek çocuğun okul, aile ve arkadaşlık ilişkilerinde zorlanmasına yol açabilir. Endişeli, huzursuz, olaylara aşırı tepki veren çocuk; mide bulantısı, baş ağrısı, uyku problemleri, terleme ve titreme gibi belirtiler gösterebilir. Bununla birlikte okula gitmek istemeyebilir, anne ve babaya aşırı bağlanarak onlardan ayrılmak istemeyebilir, kendini güvende hissetmek istediği için sürekli onaylanma ihtiyacı duyabilir.
Bu belirtiler sürekli tekrarlamaya başladıysa, çocuğun bu davranışları sosyal ve aile çevresini olumsuz etkiliyorsa, fiziksel olarak yoğun sıkıntılar yaşıyorsa mutlaka bir psikolog desteği almak gerekir.
Çocuklarda Kaygı Bozukluğu Tanısı Nasıl Konur?
Çocuklarda kaygı bozukluğu belirtileri fark edildiğinde mutlaka bir çocuk psikoloğuna danışılmalıdır. Psikolog süreci çocuğun yaşadığı kaygıyı anlamayı, nedenlerini belirlemeyi ve uygun tedavi yöntemlerini uygulamayı içerir.
İlk değerlendirmede psikolog çocuğun geçmişini, yaşadığı olayları ve gösterdiği semptomları öğrenmek amacıyla ebeveyn ile görüşür. Çocukla birebir konuşularak kaygının kaynağı, düşünceleri ve duyguları hakkında bilgi edinilir. Bu görüşmeler oyun, resim çizme veya hikaye anlatma gibi çocuk dostu yöntemlerle yapılabilir. Gerekirse kaygıyı ölçen psikolojik testler uygulanabilir.
Değerlendirme sonucunda, çocuğun kaygısını tetikleyen faktörler belirlenir. Bu bilgiler doğrultusunda bir tedavi planı oluşturulur. Tedavi çocuğun yaşına, yaşadıklarına, kaygının ve belirtilerin şiddetine göre kişiselleştirilir.
Çocuklarda Kaygı Bozukluğu Tedavisi
Çocuklarda kaygı bozukluğu tedavisinde bilişsel davranışçı terapi, oyun terapisi, gevşeme ve nefes teknikleri, aile terapisi uygulanabilir. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), çocuğun olumsuz düşünce kalıplarını ve bunlara bağlı davranışları değiştirmeyi amaçlayan etkili bir terapi yöntemidir. Çocuğa kaygı veren düşünceleri tanıma ve bu düşüncelerle başa çıkma becerileri öğretilir.
Oyun terapisi özellikle küçük çocuklar için tercih edilir. Oyun sırasında çocuğun duygularını ifade etmesine ve kaygıyı işlemesine yardımcı olunur. Aile terapisinde ise aile içindeki dinamikler üzerinde çalışılarak ebeveynlerin kaygı yönetiminde nasıl daha etkili olabileceği ele alınır.
Düzenli görüşmeler yapılarak çocuğun kaygı belirtilerinde azalma olup olmadığı değerlendirilir. Ebeveynlere de nasıl destek olabilecekleri hakkında bilgi verilir.