Asperger Sendromu

asperger-sendromu

Asperger Sendromu ilk olarak 1944 yılında Hans Asperger tarafından tanımlanmış, otizmin önemli araştırmacılarından Lorna Wing’in 1991 yılında yayınladığı bir makalesi dolayısıyla da gündeme gelmiştir. Hans Asperger, sendromun özelliklerini detaylı bir şekilde tanımlarken aynı zamanda otizmden farklılaşan yanlarını da açıklamıştır.

Bu farklılıklar; erken çocukluk otizminin bir yaşından itibaren kendini göstermeye başlaması; otizmi olan çocukta konuşmanın gecikmiş ya da hiç olmaması ya da dili iletişimsel kullanmaması; emeklemeden yürümeye başlaması; göz teması yoksunluğu ve sosyal becerilerde yetersiz olmasıdır. Buna karşılık Asperger sendromunun bir tanı olduğu ve 3 yaşından önce ortaya çıkmadığını, bu sendroma sahip çocuğun yürümeden önce konuşmaya başladığını, uygun olmayan bir yerde bile iletişime girme niyeti olduğunu, monolog şeklinde süregelen bir iletişim biçimine sahip olduğu ve vasat ya da üstün bir yetenek düzeyi gösterdiğini belirtmiştir. 

Literatürde Asperger sendromu ve otizmin farklı ya da aynı olduğunu iddia eden çelişkili tartışmalara rastlamak mümkündür.Birçok çalışma otizm ve Asperger sendromunun farklılıkları ve benzerlikleri üzerine odaklanmıştır. Tantam (1988) bu iki sendrom arasındaki farklılıklara şu açılardan vurgu yapmıştır;

  • Sosyal ilişki kurmak isteme ama bunu becermekte güçlük çekmek
  • Sakar ve beceriksiz olarak nitelendirilebilir olma
  • Dilini bulunduğu bağlama göre ayarlamakta güçlük çekmek,
  • Jest, mimik gibi vücut dilini kullanmakta zorluk yaşamak
  • Tekdüze ilgi alanlarına sahip olmak.

Tantam (1988) bu özelliklere sahip otistik çocuklara Asperger sendromu tanısı koymanın daha uygun olacağını öne sürmüştür.

Diğer yandan Frith’in 1991 yılında editörlüğü yaptığı kitapta Gillberg, Asperger sendromuyla ilgili 6 Asperger vakasını otizmle benzerlikleri açısından karşılaştırmıştır. Gillberg kısaca iki sendrom arasında çok yakın bir ilişki olduğunu, bazı çocukların erken yaşlarda otizm karakteristikleri gösterip ilerleyen yaşlarda Asperger sendromu tanısını karşılamaya başladıklarını ortaya koymuştur. Gillberg aynı zamanda bazı otistik çocukların başlangıçta aynı zamanda Asperger sendromu eşlikli tanı alabileceklerini de belirtmiştir.

Yine Wing (1991) Asperger Sendromunun hafif düzeyde zeka engelinden üstün zekaya giden bir zihinsel performans içerdiğini ama otizmde genel zeka düzeyinde gerilik ya da sözel zeka istemeyen becerilerde üstün performans görülmesinin Asperger sendromundan ayırıcı bir özellik olduğunu söylemektedir.

Yeni bazı çalışmalar da Asperger ve yüksek fonksiyonlu otizm tanılarının birbirinden ayırt etmek üzere karşılaştırmalı olarak yapılmaktadır. Örneğin; Szatmari (1989) Asperger sendromlu bireylerin iletişim, sosyal etkileşim ve dar ilgi alanları açısından daha az güçlük çektiklerini dolayısıyla özel eğitime yüksek fonksiyonlu otizm tanısı almış bireylere göre daha az ihtiyaçları olduklarını ortaya koymuştur.

asperger-sendromu

asperger-sendromu-nedir

Buna karşılık Ozonoff, Rogers ve Pennington (1991) iki sendrom arasında önemli farklılıklar bulmuşlardır. Zihin kuramında Asperger sendromlu bireylerin daha iyi performans gösterirken yüksek fonksiyonlu otistiklerin daha başarısız olduğu bulunmuş buna karşılık yürütücü işlevleri ölçen testlerde ise iki grupta da aynı ölçüde problem saptanmıştır. Ozonoff, Rogers ve Pennington(1991) yürütücü işlevlerin iyi kullanılmamasının ve zihin kuramı ile ilgili yoksunluklarının otizm yelpazesinde birincil yoksunluklar olduğuna dikkat çekmeye çalışmışlardır. Bunun yanında Ghaziuddin ve ark. (1995) da Asperger sendromunun yüksek fonksiyonlu otizmden gerçekten farklı bir tanı olup olmadığı ile ilgilenmiş ve çeşitli bulgular ortaya koymuşlardır. Bu çalışmalardan bir tanesi Asperger sendromlu çocukların yüksek fonksiyonlu otizm tanısı alan çocuklara göre intihar etme eğilimlerinin daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.

Daha yeni yapılan çalışmalara bakılacak olduğunda (Star, Szatmari, Bryson&Zwaigenbaum, 2003) Asperger ve Yüksek Fonksiyonlu Otistik çocukların boylamsal olarak incelendiği ve ADI-R (Autism Diagnostic Interview-revised) ile değerlendirildiği bir çalışmada, Asperger sendromlu çocukların 3 alana dair (iletişim, sosyal etkileşim, tekrarlayan sterotipik hareketler) semptomlarının yüksek fonksiyonlu otizm tanılı çocuklara göre yaşın ilerlemesiyle beraber azaldığını bulmuşlardır.

Yine Ghaziuddin ve ark. (1995), 12 Asperger ve yüksek fonksiyonlu otistik çocuğun Rorschach mürekkep testiyle gerçekliği test edebilme ve algısal bozukluklarını karşılaştırmayı amaçladıkları araştırmada, Asperger tanılı çocukların otizm tanı koyma sürecinde yüksek fonksiyonlu otizm tanısı almış çocuklara göre daha az anormal tepkiler verdiklerini ve içsel deneyimlerine daha çok odaklandıklarını bulmuşlardır.

Sonuç olarak günümüzde Otizm, Yüksek Fonksiyonlu Otizm, Başka Türlü Adlandırılamayan Otistik Bozukluk ve Asperger Sendromu ölçütlerinin netlik kazanmaya başlamasıyla birlikte bu tanısal karmaşa devam etmektedir. Araştırmacılar konuyla ilgili yaptıkları çalışmaları aynı zamanda bu grupları ayırt edecek şekilde planlamaktadırlar.

PSK.DR.SELİN ATASOY

GüzelbahçeAlsancak